Kategori arşivi: Self Healing

SAVAŞ MODUNDA MISIN?

SAVAŞ MODUNDA MISIN?

Muhteşem bir beyin mekanizması ile donatılmış eşsiz bir bedenimiz var. Kimi zaman bizi hayatta tutabilmek adına yaptığı fedakârlıklar hayrete düşürücü. Kimi zamanda senin bile varlığından haberinin olmadığı kodları bedeninde var ederek seni şaşırtmaya devam edebilir.

Hayatınızda sürekli savaş modunda mısınız?

Bir düşünün lütfen.

İşinizle, eşinizle, sosyal çevrenizle, hayat şartlarıyla, hayallerinizle… Savaş halinde olmak insanı hem zihnen, hem bedenen hem de ruhen yorar.

Kilo verme yolculuğunda, kilo vermekte zorlananların birçoğu savaş modundadır. İçlerinde derinlerde bir yerlerinde “yırtıcı” olarak gördüğü bir kişi ya da olayın anısına karşı kendisini korumak adına vücudunda yağ dokusunun artmasına izin verir. Böylece kendisini dış dünyadan gelecek olan her türlü zarara karşı koruduğu inanıcını taşır.

İlk dönem insanlarının dolunayda avlanma içgüdüsü gibi, toprakları işgal edilmiş kimi köylüler gibi beyin vücuda alanını koruması gerektiği mesajını gönderir. Geçmiş dönemlerdeki enkarnelerinizin izlerini hala DNA hafızanızda taşırsınız ve bu yaşamdaki bedeninize aktarırsınız.

Şimdiki bedenimizde, güncel yaşam meşgalesi içerisinde bazen televizyonda izledikleriniz, patronunuzun yaptığı mobing, ya da yaşanan aile içi ya da sosyal çevredeki bir şiddet sizi hemen savaş moduna sokacaktır. Orda bir yırtıcı var düşüncesiyle vücut kendisini koruma altına almaya çalışır.

Hayatınızdaki “yırtıcıyı” bulun. Eğer bu kişiden, yarattığı olaylardan uzaklaşamıyor olabilirisiniz. Şimdi kodları değiştirme zamanıdır.

“Bana bu yırtıcının hayatımda olmasının hediyeleri nelerdir?” diyerek sorup bırakmanızı istiyorum. “Eğer vücuduma kendi istediğim komutları verebilseydim bu ne yaratırdı?” “Ben hangi enerji ve alan olabilirim ki koşulsuzca güvende olduğumu hissedebileyim.” “Atalarımın yaşadığı tüm kıtlık bilinci, korku endişe, maddi sıkıntılar, saldırı altında olma anılarını satın almıyorum, tüm bu anılara ait hissleri sahiplerine oradan da kaynağa iade ediyorum”. “Bedenimin tam ve bütün şekilde sağlıklı, güçlü, fit olabilmesi için neler mümkün?” “Vücudumda, hangi şartlar, düşünceler, aktarımlar için olursa olsun, kendimi korumak adına yüklendiğim fazla kilolardan, yağlardan sağlıkla, neşeyle, kendiliğinden, alan hızında özgürleşebilmem için neler mümkün?” “Evren bana sihrini göster”

 

Yıldızın Daima Parlasın🌟

Gülden Güneren

Karma Astrolog

 

@gulden_guneren

www.guldenguneren.com

Danismanlik icin:

info@guldenguneren.com 📩

#guldenguneren #yıldızındaimaparlasın #karmaastrolog #mekanastrolojisi #karmaastroloji #sabianastroloji #sabiansembolleri  #astrology #astroloji #astrogündem #günlükyorum #gününruhhali #doğumharitası #regresyonterapisi #sabiansymbols #astrolojigünlüğü #astrolojiyorumu #astrolojidanışmanlığı #kilo #hastalıklarınsebepleri #selfhealing

KİMLİK-KİMİM BEN?

Biliyor musunuz? Bu hayatta en çok fotoğraf çekenler ve görünür olmak isteyeler aslında küçükken fotoğrafları çekilmeyenler ve plansız bebekler.

Ne alaka diyenlerinizi duyar gibiyim ama maalesef böyle.

İstenmeyen ya da planlanmamış bir bebek, ya da hamilelik sırasında gizlenmek zorunda kalınan bebek hayatı boyunca var olma mücadelesini diğerlerine göre daha dramatik ve daha zor şartlarda vermekte.

Anne karnındaki bebek, ailesi ile arasındaki bağı kuramadığı için değersizlik duygusu ile ilk nefesini alıyor. Yaşam içeresinde büyüdükçe önce kardeşleri sonra arkadaşları sonra çalışma arkadaşları ve patronları ve tabiki ilerleyen dönemde hayat arkadaşları ile arasında hep değersizlik ve özgüven eksikliğine dayalı bir çok sorun yaşanmaktadır.

Bireyin geriye dönüp bebeklik, erken yaş çocukluk fotoğraflarına bakması, bu Dünyada bende varım ve bunun ispatı diye beynine mesaj gönderir. Sevildiği ve değer gördüğüm için benim de fotoğraflarımı çekmişler diye düşünen birey kendisinden önceki ya da sonraki kardeşler ile ahenk içerisinde yaşayabilir.

Ama kimi durumlarda, kendisinden önceki ya da sonraki çocukların resimleri çarşaf çarşaf gözüne sokulurken, kendisine ait resmin olmayışı çok yaralayıcıdır. Ailenin “O zamanlar okadar çok meşguliyetimiz vardı ki hiç aklımıza gelmedi, zamanımız yoktu…” gibi cevaplar daha da yaralayıcıdır.

 

Kimlik oluşumunda bireyin geçmişine ait parçaları görebilmesi çok önemlidir. Dünyada kendine bir yer edinebilmesi için aitlik duygusunu tamamlayan önemli bir parçadır.

Kimi kişiler ne yaparlarsa yapsınlar, en iyisini en güzelini de yapsalar “görünmez”dirler. Ne takdir alırlar ne de başarıları görünür. Bu kişilerin geriye dönüp baktığınızda ya hiç fotoğrafları )bebeklik ve erken yaş) çekilmemiş ya da hamileliği döneminde bir sebepten dolayı annesi bu hamileliği gizlemek zorunda kalmıştır. Yani kişi her iki boyutta da görünmezdir.

Bu yaşamda da çevrelerindeki herkesin fotoğraflarını çeken kişilerdir. Sevdiklerinin çocuklarının hiçbir anını kaçırmak istemezler.

Dikkat edin çevrenizde bu tarz kişiler varsa, kendi resimlerinin çekilmesini de çok istemezler, çünkü kendilerini resmedilecek kadar güzel asla bulmazlar. Duygusal açlığını yemek ile doldurmuşsa kilo olarak bir savunma mekanizması yüklemiştir kendisine. Böylece değil kameralara aynalara da küsmüştür.

Gelin bu yazıyı okuduktan sonra çevrenizde böyle bir arkadaşınız varsa, onun güzel bir resmini çekin ve ona yılbaşında  “seni görüyorum ve daima güzelsin, yeni bir başlangıcı hak ediyorsun” diyerek hediye edin.

Her birimizin Dünya sahnesinde emek verdiklerimiz karşısında, hak ettiğimiz güzellikleri sarıp sarmayacağımız güzel günlerimiz olsun.

 

Yıldızın Daima Parlasın

Gülden Güneren

@gulden_guneren

#guldenguneren #yıldızındaimaparlasın #kimlik #identity

Göz Rahatsızlıkları- Self Healing

Glokom (Göz Tansiyonu)

 Yaşamda görmüş geçirmiş yaşı ilerlemiş kişilerde görülür genellikle. Bilinç altı, bana gelecek ve ilerisi hakkında korkutan mesajlar verir çünkü yaşım ilerledi ve zaten göreceğimi gördüm, bundan sonra göreceklerim beni korkutuyor mesajı vardır.

Peki genç jenerasyonda her geçen gün daha sık görülmeye başlanan bu glokom ne gibi bir mesaj vermeye çalışıyor olabilir? Burada büyüteç görevini üstlenmiştir. Danışan yaşadıklarını paylaştığı zaman, neye niçin bir an önce ulaşmak istediğini o zaman anlayabiliriz. Hayatında büyüteç görevi gören gözün, hızlı bir şekilde hemen ulaşmak istediği bir hedef ya ada bir kişi olabileceğini bize işaret eder. Başarıya ulaşmak istiyorum ama ya başaramazsam kaygısı bu büyüteç etkisi eşliğinde danışanda eski yasadığı karanlık dönemleri, başarısızlıkları ve korkuları tetikler. Bu noktada ilk tetik noktasını bulmak ve o konu hakkında konuşmak eski zamanın içerisinde yeni keşiflere çıkmak, şimdinin korkularını temizleyecektir.

 

Miyop (Uzağı Görememek)

 Kişinin içerisinde bulunduğu yaşam şartları ona gelecek konusunda güven vermemektedir. Yakın görüş normal düzeyde olması, anda olan bitene hakim olmaktan gelir, ama ilerisi konusunda endişe vardır. Gelecekte olabilecek olasılıklar karşısında duyulan endişe ve güvensizlik, olası tehlikelere, saldırılara karşı kişiyi korumaya alır ve görüşte bulanıklaşma verir. Beyin muhteşem bir orkestradır, hayatta kalıp yaşamınıza devam edebilmeniz için ihtiyacınız olan çözümleri kendince size sağlayacaktır.

Öğrencilik yıllarında aşırı sınav baskısı ve gelecek kaygısının çevresel faktörler aracılığı ile tetiklenmesi ile gelece dair bakış açısı netliğini kaybeder. Kaygı ve önündeki olasılıkların gerçekleşip gerçekleşmeyeceği korkusu kişinin bakış açısını güvene alma arzusu ile sisli bir hale dönüşebilir.

Kimi danışanların ani miyop hikayelerinde, görmeyi çok arzu ettiği bir kişinin aniden vefatı ya da kendisinden ayrılması, başka bir şehire taşınması gibi ayrılık çatışmaları görülmektedir. Yaşanan hayal kırıklıkları bazen miyopun altında yatan gizli hikayelerden biridir.

 

Presbiyopi (Yakını Görememek)

Presbiyopi denilen vaka, yaşa bağlı yakın görme sorunu, genellikle hipermetrop denilen göz bozukluğu ile karıştırılır. Oysa hipermetrop denilen göz bozukluğu aynen miyop ve astigmat gibi bir tür göz bozukluğudur ve doğuştan gelir.

Presbiyopi de şimdi zaman için duyulan kaygı ve duyulan bir korku vardır. Yakınında olan bitenden duyduğu korku yüzünden görmekten sakınma başlar. Kimileri yaşlanma ile birlikte aynadaki yansımasına bakmak istemez. Kendi yüzü ve gerçekler ile bağlantı kurmaktan çekinen kişi görüşünü bulandırabilir. Odak noktasının şimdi ve yakınındaki olmasından duyulan bir endişe vardır.

Kişinin yaşadığı yorucu ve zor bir yaşamda erken oluşan çizgiler, ölüm korkusu, çocukları hakkında duyulan endişe, çevresinin kişiye karşı bakış açısı ve endişesi Presbiyopiyi ortaya çıkartabilir.

Gülden Güneren

Self Healing Uygulayıcısı

Resim: Pintrest (Yosi Kotler)

Derdini Söyle, Hastalığını Söyliyelim

Derdini Söyle, Hastalığını Söyliyelim

 Bir danışman için en önemli an danışanınızın size kendisini tam anlamıyla açmaya karar verdiği andır. O anda artık sınırlar ve duvarlar, sırlar yoktur. Tüm yaşananlar gerçekliği ile ortadadır.

Bir fiziksel hastalığın altında yatan sebebi keşfetmek için öncelikle danışan ve danışman arasındaki güven bağı çok önemlidir. Güven bağını kurduğunuz takdirde o ürkek ilk adımı attığı andan itibaren, hastalığın oluşmasına ya da tetiklenmesine doğru inen olaylar merdiveninden derinlere doğru inmeye başlarız.

Erken yaşlardan bu yana yaşanan üzücü, sarsıcı olayların insan bedeninde bıraktığı kalıntı dosyaların keşfi çok heyecan vericidir. Bazen hiç tahmin etmediğiniz bir anının, bazen hatta size ait olmayan bir olayın bile kendi bedenimizde bir çözüme ulaşmak adına hastalıklar halinde tezahür bulması şaşırtıcı gelebilir. Çözüm en önemli adımla başlar, tüm gerçekleri, olduğu gibi söyleyebilmek.

Obezite, aslında sizin en büyük koruma kalkanlarınızdan birini aktif ettiğinizi bize anlatır. İçinde bulunduğunuz bir durumda bir kişiye karşı ya da bir olayın sürekliliği karşısında, tıpkı arabalardaki hava yastıkları gibi yağ biriktirerek vücudunuzda koruma kalkanı, bariyer oluşturmaya başlıyor olabilirsiniz.

Kimi zaman, dokunulmak, sevginin en güzel ifade şekli iken, dokunulma yoksunluğu karşısında kadınların büyük bir çoğunluğu bedensel genişlemeye giderek partneri tarafından dokunulabilecek mesafeye ulaşmaya çalışır. Aslında derinlerde bir yer de partnerine ulaşmaya çalışan sessiz bir çığlıktır. Duyulmak ve yeniden eskisi gibi sevilmek ister.

Glokom( Göz Tansiyonu), yaşamda görmüş geçirmiş yaşı ilerlemiş kişilerde görülür genellikle. Bilinç altı, bana gelecek ve ilerisi hakkında korkutan mesajlar verir çünkü yaşım ilerledi ve zaten göreceğimi gördüm, bundan sonra göreceklerim beni korkutuyor mesajı vardır.

Peki genç jenerasyonda her geçen gün daha sık görülmeye başlanan bu glokom ne gibi bir mesaj vermeye çalışıyor olabilir? Burada büyüteç görevini üstlenmiştir. Danışan yaşadıklarını paylaştığı zaman, neye niçin bir an önce ulaşmak istediğini o zaman anlayabiliriz. Hayatında büyüteç görevi gören gözün, hızlı bir şekilde hemen ulaşmak istediği bir hedef ya ada bir kişi olabileceğini bize işaret eder. Başarıya ulaşmak istiyorum ama ya başaramazsam kaygısı bu büyüteç etkisi eşliğinde danışanda eski yasadığı karanlık dönemleri, başarısızlıkları ve korkuları tetikler. Bu noktada ilk tetik noktasını bulmak ve o konu hakkında konuşmak eski zamanın içerisinde yeni keşiflere çıkmak, şimdinin korkularını temizleyecektir.

Faranjit (Boğaz Ağrısı), ile hayatımızın merkezine, ifade etmek istediklerimiz karşısında susmak, yutmak zorunda kaldıklarımızın oturduğunun farkına varırız. İşte bastırdığınız duygularınız bazen vücutta bizlere bazı patolojik belirtiler ile kendisini hissettirir. Boğazındaki seni zorlayan duyguyu ve arkasındaki gerçekleşmiş olan olayı fark ettiğin zaman ve bu olayları sesli olarak çekinmeden paylaştığın zaman boğazındaki o ağrı ve ödemin yavaşça kaybolduğunun farkına varabilirsin. Kendi sesini fark et ve sesini kullanmanın güvenli olduğunun farkına var.

Kendi şifanıza uyanın.

GÜLDEN GÜNEREN

Self Healing Uygulayıcısı

Hastalığını Söyle, Travmanı Söyliyelim

Carl Jung der ki, “Bilincinize çıkamayan şey, kaderiniz haline gelir.”

Bilinç altı muhteşem bir mekanizmadır, en önemli görevi “hayatta kalmak” koduyla hareket etmektir. Bireyin yaşadığı ağır dramalar ve de travmalar sırasında hayatta kalabilmesi için yaşanan o anki duyguları geceleri halının altına süpürerek, bireyi tabiri yerindeyse resetler (baştan başlatır). Böylelikle birey, sabah kalktığında yaşamına kaldığı yerden devam edebilecektir.

Peki ya o halının altına süpürülmüş olan o duygular?

İşte yaratımın mucizesi burada başlamakta. Mükemmel bir yaratılış eseri olan insan bedeni, ruhu ve zihni ile eşi görülmemiş bir ahenk içerisinde çalışır. Bilinçaltının baskıladığı duygular,travmalar, ani şok ve dramalar bedende fiziki rahatsızlıklar olarak dosyalanmaya başlar. Birgün bu olayları tetikleyen olaylar yaşandığında bedende kayıtlı hastalık dosyası devreye girer ve kişi tüm bunları fiziksel bedeninde hastalık olarak yaşar.

Mide rahatsızlığı olanlara gelin birlikte yakından bakalım. Kişilerin yakın geçmişte ne yaşadıklarına odaklanırız. “Bu olayı hazmedemiyorum” “İçime sindiremedim” “Bu olay mideme taş gibi oturdu” vb. cümleleri cok kullanırlar genelde sohbet sırasında.

Bağırsaklarla ilgili sorun yaşayanların eğer zaman çizgisine bakarsak derinlerde bir yerlerde, affetmekte zorlandıkları birilerini yada geride bırakamadıkları olayları buluruz.

7 den 70’şe her yaşta yaşanan egzama ise ayrılık çatışması sonucu ortaya çıkar. Safrakesesi, kin ve öfke duygularını açığa çıkaramamak ile ilgilidir.

En çok bayanların müzdarip olduğu migren?

Danışanlarım arasında en çok karşılaştığım vakadır. En cok bayanların yaşıyor olması Türk kadının iş hayatında gittikçe aktif rol oynaması ile maalesef çirkince mobinge ve tacize uğradığı için her geçen gün daha çok tetiklenmektedir.

Bir migren hastasına sorulacak ilk sorulardan birkaç tanesi şöyledir;

Ne zamandır migren atakları yaşıyorsunuz? Bu atakların öncesinde ve atak sırasında yanınızda kimler var? Hangi durumlarda kendinizi değersiz ve işe yaramaz hissettiniz?

Başınıza travma aldınız mı? Hangi durumlarda yok olmak istediniz? Yok olmak istediğiniz anlar?

Çocukken matematik problemlerinde çok başarılı olamayan bir danışanım, ortaokuldayken onun için en önemli otorite figürü olan babası tarafından “gerizekalı mısın, elalemin çocuğu şakır şakır matematik yapıyor” cümlesine maruz kalıyor, o anda yer yarılsada içine girsem yok olsam utancını yaşıyor. Bu entelektüel değersizleşme, otorite olan babası tarafından söylendiği için, ileriki yıllarda iş hayatında, ne zaman patronu ondan bir görev yapmasını istese migreni tetikleniyordu, çünkü beyin çocukken o şok sözlerle bedenine travmayı alıp ,migrenin kök sebeplerinde biri olan olan entelektüel değersizleşmeyi dosya olarak kodlamıştı.

İkinci seanstan sonra, danışanımda haftada bir tetiklenen migren atakları neredeyse yok denecek kadar azalmıştı.

Hepimiz sırlarımız kadar hastayız. Derinlere gömdüğümüz acılarımız ve travmalarımız bedenimizde hastalıklar olarak tezahür bulur.

“Self Healing” denen çalışma ile kişinin yaşam çizelgesi çıkartılarak obeziteden,migrene, egzamadan, kalp rahatsızlıklarına kadar kök sebepler bulunup kişinin çıkış yollarını görmesi sağlanmaktadır.

 

Unutmayın, halının altına süpürdüğünüz travma kaderiniz olmasın.

 

GÜLDEN GÜNEREN

Self Healing Uygulayıcısı